Cinsel işlev bozukluğu (Seksüel disfonksiyon) hem kadın hem erkekleri yoğun olarak etkileyen bir problemdir. Cinsel tepki, arzu, orgazm veya ağrı ile ilgili, bireyi sıkıntıya sokan veya partneriyle olan ilişkisini zorlayan, sürekli ve tekrarlayan sorunlara tıbbi olarak cinsel işlev bozukluğu denir.

Bazı kadınlar hayatları boyunca zorluklar yaşarken hayatın herhangi bir aşamasında ortaya çıkabilir, sadece belirli cinsel aktivitelerde  ya da tüm cinsel aktivitelerde ortaya çıkabilir.

Cinsel tepki, fizyoloji, duygular, deneyimler, inançlar, yaşam tarzı ve ilişkilerin karmaşık bir etkileşimini içerir. Herhangi bir bileşenin bozulması cinsel isteği, uyarılmayı veya tatmini etkileyebilir ve tedavi genellikle birden fazla yaklaşımı içerir.


Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre cinsel sağlık; kişilik, iletişim ve aşkı arttıran yollarla cinsel varoluşun bedensel, duygusal, entellektüel ve sosyal yönlerinin bir bütünleşmesidir. Cinsel işlev bozuklukları, bu bütünlüğün bozulmasına yol açar ve bireylerin hem ruhsal hem de sosyal sorunlar yaşamasına sebep olur.

Cinsel İşlev Bozukluğu Belirtileri:

Belirtiler, yaşanan cinsel işlev bozukluğunun türüne bağlı olarak değişebilir:

 

· Düşük cinsel istek. Cinsel isteğin azlığı/yokluğu hatta cinsellikten tiksinme şeklinde görülebilir. Organik ve psikolojik nedenlerle oluşabilir. Cinsel aktiviteye veya fantezilere karşı isteksizlik/ilgisizlik vardır.

Cinsel isteksizlik kadınlarda daha sık görülmektedir. Yapılan çalışmalar erkeklerdeki cinsel isteksizliğin %5, kadınlardaki oranın ise %35′e vardığını göstermiştir. Kadın, hayatı boyunca hiç tatmin olmamış ya da cinselliğe olan ilgisi sonradan azalmıştır. Bu problemi yaşayan kadınlar çok zor ve nadiren orgazm olurlar.

· Cinsel uyarılma bozukluğu. Cinsel istek bozulmamış, ancak uyarılma konusunda zorluk yaşanır veya cinsel aktivite sırasında uyarılma sürdürülemez.

Uyarılma bozukluğu yaşayan kadınlarda ön sevişme ve cinsel ilişki boyunca zevk almaya yetecek kadar uyarı oluşmaz. Uyarılamama nedeniyle gerekli biyolojik dengeler sağlanamaz ve klitoris sertleşmesi, vajina ıslaklığı, cinsel haz ve orgazm zorlaşır. Kadınlar bu şekilde de ilişkiye girebilir, fakat vajinal ıslaklık yeterli olmadığı için tahriş sonucu ağrı ve yanma meydana gelir.

· Orgazm bozukluğu. Yeterli cinsel uyarılma olmasına rağmen orgazma ulaşmada sürekli veya tekrarlayan zorluk yaşanması.


Kimi kadınlar vajinal yolla orgazm olamasa da klitorisin uyarılması sonucu orgazma ulaşabilirler. Bu durum bir orgazm bozukluğu değildir.

Kadının orgazma ulaşabilmesinde yeterli uyarılma ve ön sevişine ile cinsel aktivitenin süresi önem taşır. Kimi zaman kadında organik veya psikolojik bir sorun olmadığı halde partnerin erken boşalma gibi cinsel sorunları nedeniyle de ilişki orgazmla sonuçlanmayabilir.

· Cinsel ağrı bozukluğu. Cinsel uyarılma veya vajinal temasla ağrı hissedilir. Disparoni olarak tanımlanır.

 

Cinsel İşlev Bozuklukları Nedenleri:

Cinsel sorunlar genellikle hormonal değişikliklerin olduğu bebek sahibi olma veya menopoz sırasında gelişir. Kanser, diyabet veya kalp ve kan damar hastalıkları gibi büyük hastalıklar da cinsel işlev bozukluğuna katkıda bulunabilir.

· Fiziksel: Diyabet,kanser, böbrek yetmezliği, multipl skleroz, kalp hastalığı, depresyon ve mesane sorunları gibi hastalıklar, yumurtalıkların ya da memenin alınması gibi bazı operasyonlar cinsel işlev bozukluğuna yol açabilir. Bazı ilaçlar da cinsel isteğin azalmasına ve  orgazm yaşama yeteneğine olumsuz etki yapabilir.

· Hormonal. Menopozdan sonrası östrojen seviyelerinin düşmesiyle cinsel duyarlılıkda değişikliklere yol açabilir. Östrojendeki azalma pelvik bölgeye giden kan akışının azalmasına yol açar, bu da daha az doyumla sonuçlanabilir. Ayrıca uyarılma ve orgazma ulaşmada daha fazla zamana ihtiyaç duyulmasına neden olabilir.

Hormon seviyeleri doğumdan sonra ve emzirme döneminde de değişir, bu da vajinal kuruluğa yol açıp cinsel ilişki isteğinizi etkileyebilir.

· Psikolojik ve sosyal. Tedavi edilmeyen anksiyete veya depresyon, uzun süreli stres ve cinsel taciz geçmişi gibi cinsel işlev bozukluğuna neden olabilir veya katkıda bulunabilir. Hamilelik endişeleri ve yeni anne olmanın talepleri benzer etkilere sahip olabilir.

Partner ile uzun süre devam eden çatışmalar cinsel tepkiyi azaltabilir. Yine kültürel ve dini konular ve beden imajıyla ilgili sorunlar da cinsel işlev bozukluklarına neden olabilir.

Hayatın ileri evrelerinde yaşanan cinsel başarısızlıklar, depresyon, aldatılma, hamilelik ve doğum sonrası ruhsal problemler, organik hastalıklara tepki, yaşlanma, partnerdeki cinsel problemler ve cinsel şiddete maruz kalma gibi nedenlerle cinsel işlev bozukluğu başlar. Çiftler arasındaki çekiciliğin kaybolması, ilişkinin bozulması, kendine güvensizlik, cinsellikten ve başarısızlıktan korkma, cinsellik hakkında kalıplaşmış yanlış düşünceler, yetersiz ön sevişme ve psikiyatrik rahatsızlıklar sorunun çözülmesini zorlaştırır.


Cinsel İşlev Bozukluğu Tanısı Nasıl Konulur?

Cinsel işlev bozukluğu, ancak yapılan muayene ve testlerle teşhis edilebilir. Bu yüzden, bu alanda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurarak problemi anlatmak ve tedavi arayışına girmek en doğrusudur. Teşhis ve tedaviyi etkilememek için sorun açıkça anlatılmalı ve hiçbir bilgi saklanmamalıdır. Bazı durumlarda  edinilen bilgiler ve fizik muayene ile teşhis konabilirken  bazı testler yapılması da gerekebilir.

Fizik muayene ve psikososyal değerlendirme sonrasında uluslararası ortak kullanılan şikayetlere yönelik cinsel işlev sorgulaması ve sonraki aşamada tanı amaçlı idrar ve kan testleri kullanılır. Gerektiğinde daha ileri tetkikler yapılabilir.

Cinsel İşlev Bozukluğu Tedavisi:

Hormon takviyeleri, çeşitli ilaçlar ve psikolojik destek ile cinsel işlev bozuklukları tedavi edilebilir. Konunun uzmanı bir doktora başvurun.

 

Cinsel aktiviteyi başlatma, sürdürme ve doyumla sonlandırmaya engel olan her türlü sorunda mutlaka çekinmeden bu konuda uzmanlaşmış sağlık ekibine başvurulmalı, doğru ve ayrıntılı bilgi alınarak gerekirse tedaviye başlanmalıdır.
Cinselliğin çiftlerin güç ve enerji harcayarak birlikte oluşturdukları bir aktivite olduğu ve bunun getirdiği doyumu yaşamaya da her iki tarafın eşit ölçüde hakkı olduğu unutulmamalıdır.

Yazan: Prof.Dr. Özlem Güneysel
Kaynaklar: Centers for Disease Control and Prevention https://www.cdc.gov/std/ Erişim 15.08.2023. World Health Organization https://www.who.int Erişim 15.08.2023. https://wikem.org Erişim 15.08.2023.
Bizi Sosyal Medyadan Takip Edin Kadın sağlığına ve ertesi gün korumasına dair güncel haberler için bizi takip edin.
exeltis İnsan refahı ve sağlığı; Arkanızdaki Güç...
instagram